20 Mayıs 2011 Cuma

Duyuru

Skor Tahmin Oyunu'nun son iki haftası kala Blogger kendisini uzun süreli bakıma alınca, bir hafta tahmin yapılamadı. Ayrıca Melih'in başına gelen talihsiz olayda son gün tahminleri telefon yoluyla almamı engelledi. Bu hafta da tahmin yapılmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Dolayısı ile 32. Hafta itibariyle, yarışmada lider durumda bulunan Melih Kazdağ'ın birinciliğini açıklamak kaçınılmaz oldu. Söz verdiğim Barcelona tişörtünü kendisine en kısa zamanda teslim edeceğim. Yarışmaya katılan, vakit ayıran herkese teşekkür ederim. Önümüzdeki sezon görüşmek üzere...

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Çıkmayan Can...

Aslında basit olan bir formül var. Ne kadar erken gol bulursan işin o kadar kolaylaşır. Daha çok açık alan bulur, daha rahat pas yaparsın. Rakibinin yeteneği, futbol bilgisi, mental gücü senin ki kadar iyi değilse, o maçı kazanman genellikle atacağın ik gole bakar. Yani ilk gol özeldir. İlk yarıda Trabzonspor'un oynadığı Sivasspor, Kasımpaşa, Karabükspor vs... gibi maçların temelinde hep bu yattı. Aynı ciddiyetle, aynı kurguyla ve aynı düzenle mücadele ettiğin sürece, yani disiplini elden bırakmadığında işin çok daha kolay olur senden zayıf olan bir rakip karşısında.

Devre arasında ligin ilk yarısını en yakın rakibinden 5, şimdiki rakibinden 9 puan önde bitiren Trabzonspor 3 tane önemli futbolcu transfer etti. Bu futbolcular sezonun başlarında takımdan ayrılan Teofilo Gutierrez'in yerine getirilen Pawel Brozek, Pawel ile birlikte alınan ikiz kardeşi Piotr Brozek ve sağ kanada ekstra bir alternatif olan Mehmet Çakır oldu. Ligin ilk yarısında orta sahasını kalabalık tutan, santrafor olarak Teofilo ile başlayıp, Teofilo ayrılınca Umut Bulut ile devam eden bordo mavililer de, teknik direktör Şenol Güneş, Pawel Brozek'i kullanmayı ancak geçen hafta düşündü. Yani Pawel transfer edildikten sonra yaklaşık 13 hafta kadar forma şansı bulmayı bekledi. Buna mukabil son 17 haftadır, yani bir devre kadar sürede yalnızca 3 gol atan Umut Bulut formasını sırtından hiç çıkarmadı. Takım sallana sallana yoluna devam ederken, kimi zaman Burak Yılmaz'ın, kimi zaman Alanzinho'nun son dakikalarda atttığı gollerle yoluna bir şekilde devam etti. Ligin son iki haftasına girerken de 76 puan toplayarak, daha önceki bir çok şampiyon takımdan daha fazla puanı cebine koydu. Eskişehir deplasmanına kadar son üç haftayı 1-0'lık galibiyetlerle geçen Trabzonspor burada golsüz berabere kalınca liderliği ikili averaj farkıyla Fenerbahçe'ye teslim etti. Sonrasında Pawel forma şansı buldu ve Umut onbirde kalırken, yerine Alanzinho kulübeye çekildi.

Yeni rotasyonun onbirinde Onur'un sakatlığında kalede Tolga Zengin oynarken, savunmanın sağında her zamanki gibi Serkan Balcı yer aldı. Soluna ise ne Hrvoje Cale ne Piotr Brozek ne de Ferhat Öztorun yerleşti. Savunmanın soluna son maçlarda stoper özellikleri sol kanat özelliklerine göre bir kaç misli daha iyi olan Egemen Korkmaz yerleşti. Hatta Egemen, Eskişehirspor ve Gaziantepspor'a karşı bir iki tane değme sol kanatlara taş çıkartacak ortalarda kesti. Defansif orta saha mevkiinde alternatifsiz ikili olan Selçuk - Colman yer alırken, orta sahanın soluna Umut Bulut, sağına Burak Yılmaz yerleşti. Ofansif orta saha konumunda Jaja oynarken, santrafor bölgesi Pawel Brozek'in oldu.

Bucaspor maçı sağlıklı bir teknik analiz yapmaktan çok öte bir durumda aslında. Ben 76 puan toplamış, son 180 dakikaya nefes nefese girmiş ve oynadığı maçlarla rakibinin sinirini fena halde bozan bir takımı biraz kötüleyeceğim aslında. İşler kötüye gittiği zaman kötülemek zaten en kolay iş. Halının altına süpürülen yanlışlardan bahsedelim biraz.

Bucaspor maçı endeksli ama genel bir sezon analizi yapmaya çalışalım. Ligin ilk yarısında oynanan futbol normal bir Spor Toto Süper Lig futbolu değildi. Akışkan bir pas trafiği, rotasyonu dibine kadar kullanan bir takım, sonuca endeksli hücumlar, bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji ile rakibini ısıran ve hemen her maç koparan Trabzonspor'u herkes alkışlıyordu. Sallantı yine bir Bucaspor maçıyla başladı. Ligin ilk yarısında 2-0 kazanılan Bucaspor maçında takım daha o zamandan stresi yaşamaya başlamış vaziyetteydi. Muhtemel puan kaybının çok olası gözüktüğü İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçında da maçın hakeminin halen tartışılan penaltı kararı Trabzonspor'a 3 puanı getirdi. Karabükspor ile iç sahada oynanılan ilk devrenin son maçında da 82'ye kadar etkisiz olan Trabzonspor ancak rakibin kendi kalesine attığı golle kilidi açabilmişti.

İkinci devrede üst üste yaşanılan puan kayıpları ve yakalanan avantajın hızlı bir şekilde kaybedilmesi stres faktörünü bir hayli öne çıkardı. Artık Trabzonspor maçlarını güç bela kazanan, ekran karşısındaki ve tribünlerdeki seyircisine kabir azabı çektiren bir takım haline geldi. Her maç bir dram, her maç kalp zorlar hale geldi. Bırakın tek farklı galibiyetleri, son dakikaya, son 5 dakikaya, son 10 dakikaya sığdırılan goller, efsane oldu. 32. haftanın sonunda Trabzonspor'un geçirdiği sezon öyle her takımın kolay kolay yaşayabileceği türden değil.

Şenol Güneş şimdiye kadar sergilediği performansla benim için Türkiye'nin en iyi teknik direktörüydü. Hemen her futbolcudan maksimum verimi alabiliyor oluşu, analiz kabiliyeti, duruşu, şekli şemali, herşeyiyle. Ancak dün akşamdan sonra bu iddiamdan vazgeçtim çünkü Şenol Hoca'nın unuttuğumuz bir özelliğini dün akşam yeniden hatırladım. Aslında özellik denmez buna ama en ''modernize edilmiş'' hatlarıyla şöyle söyleyebilirim. Şenol Güneş maalesef, ciddi kompleksleri içinde barındıran bir teknik direktör. Sebebinin ne olduğunu gerçekten bilmiyorum ama Bucaspor maçında takımın önde olduğu halde çökmek üzere olan halet-i ruhiyesine ancak bu kadar kötü teşhisler koyulup bu kadar kötü tedavi edilebilirdi. Bitime yarım saat kala Pawel'i kenara çekip, oyuna Barış Ataş gibi ''ne idüğü belirsiz'' bir futbolcuyu almak, şampiyonluk için konsantre olmuş bir takıma vurulabilecek en büyük darbelerden birisidir herhalde. Trabzonsporlu olmayan beni kesinlikle anlamaz ama sadece dün akşam yaptığı tek değişiklik, Pawel - Barış değişikliği aslında Şenol Güneş'in tüm teknik direktörlük kariyerinin çok kısa bir özeti oldu. Mükemmel bir özetti...

Bu maça çıkana kadar Trabzonspor oynadığı 31 maçın 22 tanesini kazanmıştı. Rakip Bucaspor ise sadece 6 tanesini. Trabzonspor'un yalnızca 2 mağlubiyeti bulunurken, rakip Bucaspor'un 18 mağlubiyeti vardı ki, Bucaspor ligin en çok mağlup olan takımı konumunda bulunuyordu maçtan önce. Trabzonspor rakip fileleri 60 kez sarsmışken, Bucaspor, Trabzonspor'un yarısından bir fazla olarak 31 gol kaydedebilmişti ki, bu gollerin 9 tanesini son üç maçta atmıştı. Kadrosunda önemli eksikleri bulunan İzmir takımı, bu maça da altyapıdan 2 oyuncu takviyesiyle 18 kişilik kadroyu tamamlayarak çıktı. Teknik direktörleri dahi Süper Lig tecrübesi olmayan bir teknik direktördü. Trabzonspor dün akşama kadar 73 puan toplamış, Bucaspor ise 25 puanda kalmıştı. Arada 48 puanlık devasa bir fark var. Yani şu an Beşiktaş'ın 47, Galatasaray'ın 37 puanı olduğunu söylersem, tabloyu biraz daha net bir şekilde ortaya koyabilirim herhalde.

Maç başladığınında da herşey bu puan farkına mukabil ilerledi aslında. Trabzonspor golü bulanan kadar bir çok fırsatı cömertçe harcadı. Ara ara parlayan bir performans değil, tüm dişlileri işleyen bir mekanizma görünümünde golü bulacağı çok belli bir şekilde ilerledi. Zaten bir duran topta Selçuk İnan'ın ortasına kafayı vuran Burak Yılmaz skor üsütünlüğünü de Trabzonspor'a getirmiş oldu. Peki ya sonrası?

Golden sonra Trabzonspor at yarışı tabiriyle ''duvara çarpmış'' gibi durdu. Az önce o futbolu oynayan takım gidip, yerine 48 puan fark attığı takıma teslim olan, pozisyon üstünlüğünü, oyun üstünlüğünü rakibine kaptırmış bir şekilde mücadele eden ve maçın bitimine 1 saatten fazla olmasına rağmen, son dakikayı iple çeken bir takım haline dönüşüverdi. Bu durum uzun zamandır devam ediyor. Çok uzun zamandır... Golden sonra çekilen çile Abdulkadir Özgen'in klas vuruşuyla dram haline dönüşmek üzereyken, Umut Bulut'un golüyle yarış devam etti.

Ben böyle batıl inançları olmayan, her mucizenin arkasında bilimsel bir açıklama arayan bir adamım. Öyle ilahi güçlerle, totemlerle falan pek işim olmaz ama Umut'un attığı golü bir izleyelim, sonra da devam edelim derim:


Bucaspor bağıra bağıra atacağım dediği golü attığında dakika 87. Öyle aman aman duraklama falan da olmamış, yani hakemin ekleyeceği maksimum +3'ü de hesaplarsak Trabzonspor'un elinde 5 dakika kalıyor. bu kadar silik bir performans gösteren takımın kalan dakikalarda motivasyon olarak çökeceğini, hatta belki bir gol daha bile yiyebileceğini düşünebiliriz ancak öyle olmuyor. Santrada topu Selçuk'a veriyorlar, Selçuk hemen önündeki Alanzinho'ya atıyor topu. Alanzinho ikili markaj içerisinde son anda topu Umut'la buluşturuyor. Umut'un önündeki savunmacı dengesini kaybedip yere düşüyor. Umut, normalde pek yapmadığı bir işi yapıp, bir kaç uzun adımla topu sürüyor, bir anda pozisyon doğuyor, solunda Burak bomboş pozisyonda (ofsaytta olabilir) ama Umut bir adım daha topu sürüyor, genç kaleci Ömer açıyı müthiş kapatmış vaziyette. Mükemmel bir şekilde tam olması gerektiği yerde pozisyon almış vaziyette, Umut yeteneğinde bir oyuncu ancak o vuruşu yaparsa, top ağlara gider. Umut o vuruşu yapıyor. Daha önce iki kez Burak'ın, iki kez Alanzinho'nun yaptığı gibi... Ekran karşısında şaşkınız. Bütün ahali kitlenmiş vaziyetteyiz. Yine oluyor. Bir kez daha oluyor. O ilahi güç neyse, o totemi kim yapıyorsa, o duayı kimler ediyorsa, bir kez daha oluyor. Gol sevincinden öte şaşkınlık var. Artık şaşkınlık var. Takımın ayakta kalması, şampiyonluk iddiası falan başka bir şey. Bu olanlar çok başka... Şans mı? Bu kadar da fazla mı sizce? Tesadüf mü? Bu kadar tesadüf olur mu? Kader mi? Kısmet mi..? Açıklanamaz bir şey var... Doğaüstü... Kimse açıklayamaz...Ben buna inanıyorum artık...

Yazının başında daha çok ''giydirmeyi'' planlamıştım ama olmuyor. Metafiziğin karşısında maddeyi ne kadar eleştirebilirsin ki... Ganzilist Ayhan'ın dediği gibi: ŞAMPİYONLUK İÇİN KAÇ MAÇI SON ANDA ÇEVİRİRDİN?

5 Mayıs 2011 Perşembe

Skor Tahmin Oyunu 32. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

1. MAÇ: ESKİŞEHİRSPOR - KAYSERİSPOR (Cuma 20:00)

2. MAÇ: İ. B.ŞEHİR BELEDİYESPOR - M.P ANTALYASPOR (Cumartesi 16:00)

3. MAÇ: GAZİANTEPSPOR - MANİSASPOR (Cumartesi 20:00)

4. MAÇ: BURSASPOR - BEŞİKTAŞ (Cumartesi 20:00)

5. MAÇ: GENÇLERBİRLİĞİ - KONYASPOR (Pazar 16:00)

6. MAÇ: KAR. KARABÜKSPOR - FENERBAHÇE (Pazar 20:00)

7. MAÇ: SİVASSPOR - ANKARAGÜCÜ (Pazar 20:00)

8. MAÇ: BUCASPOR - TRABZONSPOR (Pazar 20:00)

9. MAÇ: GALATASARAY - KASIMPAŞA (Pazartesi 20:00)

Skor Tahmin Oyunu 31. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 23

MELİH KAZDAĞ: 13

TOLGA ŞENER: 13

HAKAN DEMİREL: 11

FARUK TURUTOĞLU: 2


GENEL PUAN DURUMU:

MELİH KAZDAĞ: 391

SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 352

FARUK TURUTOĞLU: 347

TOLGA ŞENER: 334

HAKAN DEMİREL: 267

26 Nisan 2011 Salı

Daniel Güiza'nın Gözyaşları...

Bu sezon neredeyse hiç dakika alamayan Daniel Güza'nın Fenerbahçe'deki durumu malum. Sezon başında Aziz Yıldırım'a neden satılmadığı sorulunca ''belki oynar ne biliyorsunuz'' demişti Aziz Başkan. Güiza oynamadı. Geçen sezonun son haftasında Trabzonspor'a attığı golden sonra ne doğru düzgün forma şansı ne de gol bulabildi İspanyol. Niang'ın attığı golleri İspanya'da evindeki televizyondan seyretti. Geri döndü, idmanlara çıktı. Bu hafta Niang'ın sakatlığında Semih'in onbir başladığı maçta ikinci santrafor opsiyonu olarak kulübüdeki yerini aldı. İşler istenildiği gibi gitmeyince, yarım saatten az bir süre kala oyuna girdi ve en uca geçti, 40 saniye sonra da maçı çeviren golü attı. Açık söyleyeyim, ciğerimi deldi Güiza! Trabzonspor'un puan kaybettiği haftada İspanyol'un golü ile Fenerbahçe yeniden liderliği ele geçirdi ama mesele aslında bunların hiç birisi değil...

Daniel Güiza'ın kim olduğunu bilmem, benim için özel bir anlamı da yok, fanı falan hiç değilim ama futbolu çok seviyorum. Gerçekten çok seviyorum ki, ciğerimi yakan golden sonra Güiza'nın röportajını gördüm bu sabah Lig Tv'ye verdiği. Eğer alta eklediğim videoyu görüpte etkilenmeyen, içini nefret kaplayan adam falan varsa, bıraksın izlemesin bundan sonra futbol. Zira artık o adam kendi tuttuğu takımın esiri olmuş, futboldan zevk almamaya başlamıştır. Curling olabilir, Kriket olabilir başka bir spor izlesin. Karşımızda 14 milyon euro karşılığında transfer edilen ve transfer olduğu ülkenin, kendi oynadığı takım taraftarları dahil, eğlence olgularından birisi haline gelmiş bir adam var. Bu hafta belki o golü atmasa tuttuğum takım, canımdan çok sevdiğim Trabzonsporum, liderliği kaybetmeyecek ve belki de şampiyon olacak ama insanız hepimiz, insani duygular taşıyoruz. (en azından öyle umuyorum) Şu gözyaşlarını dökmesin, şu stresi yaşamasın, her hafta 3 gol atsın Güiza ama Trabzonspor şampiyon olsun:

Skor Tahmin Oyunu 31. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

1. MAÇ: SİVASSPOR - GENÇLERBİRLİĞİ (Cuma 20:00)

2. MAÇ: KASIMPAŞA - KONYASPOR (Cumartesi 15:00)

3. MAÇ: M.P ANTALYASPOR - BUCASPOR (Cumartesi 15:00)

4. MAÇ: BEŞİKTAŞ - GALATASARAY (Cumartesi 19:00)

5. MAÇ: MANİSASPOR - ESKİŞEHİRSPOR (Pazar 15:00)

6. MAÇ: FENERBAHÇE - İ. B.ŞEHİR BELEDİYESPOR (Pazar 19:00)

7. MAÇ: TRABZONSPOR - GAZİANTEPSPOR (Pazar 19:00)

8. MAÇ: KAYSERİSPOR - BURSASPOR (Pazar 19:00)

9. MAÇ: ANKARAGÜCÜ - KAR. KARABÜKSPOR (Pazartesi 20:00)

Skor Tahmin Oyunu 30. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

MELİH KAZDAĞ: 36

HAKAN DEMİREL: 5

FARUK TURUTOĞLU: 3

TOLGA ŞENER: 2

SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 0 (tahmin yapmadı)


GENEL PUAN DURUMU:

MELİH KAZDAĞ: 378

FARUK TURUTOĞLU: 345

SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 329

TOLGA ŞENER: 321

HAKAN DEMİREL: 256

23 Nisan 2011 Cumartesi

Bir Hüzün Dalgasıdır...

Son beş maç içinde en önemli viraj demiştim Eskişehirspor maçı için dün. Virajı dönecek dişliler aksayınca 2 puanlık avantaj dün akşam Eskişehir'de çimlere gömüldü.

Son haftaların klasikleşen onbiriyle sahaya çıkan Trabzonspor'da tek eksik maça yetiştirilemeyen Serkan Balcı'ydı. Bunun dışında son dört hafta sahaya çıkan onbirin aynısını tercih etti Şenol Güneş. Bülent Uygun ise ideal onbirini bozmamayı tercih ederken, Batuhan'ı ilerde tek forvet olarak bırakıp, arkasına Sezer, Koray ve zaman zaman Pele'yi gönderip gol aradı.

Trabzonspor'un son haftalardaki en büyük sıkıntısı olan tempo sorunu ve pas trafiğinin ilk yarıdaki akışkanlığını yitirmesi yine bu maçta temel sorunlardan birisi olarak daha birinci dakikadan itibaren ortaya çıktı. Önde Umut'u kullanıp arkada Jaja, Burak ve Alanzinho ile rakip defansın üzerine gitmeye çalışan Trabzonspor'u iyi analiz eden Bülent Uygun göbeği kapatıp, Alper Potuk'a da ekstra Selçuk İnan'ın pas bağlantılarını koparma talimati verince kilitlenmiş bir oyun oynanmaya başladı. Eskişehirspor'un oldukça kötü göründüğü ilk yarıda Trabzonspor zaman zaman %65'lere varan bir topla oynama yüzdesi elde ettiyse de, bunu pozistif ataklara dönüştürmekte zorlandı. İlk 35 dakikanın tek heyecan uyandıran pozisyonu Jaja'nın direkten dönen frikiğiydi. İlk yarıda genel olarak iki takımda pozisyon üretemese de, topa sahip olan ve oyun hakimiyetini elinde tutan taraf Trabzonspor'du.

Bu tip maçların ikinci yarılarına Şenol Güneş sıklıkla oyuncu değişikliği yaparak çıkmayı tercih ederdi ancak özellikle Engin'in yokluğunda elinde kalan iki ekstra koz olan Pawel Brozek ve Yattara'yı da ileriki dakikalar için kenarda tutmayı tercih etti. İlk yarıda birçok top ezen Jaja ikinci yarıda da aldığı topların çoğunu kaybedince Trabzonspor savunması sık sık az adamla ve kontrolsüz bir biçimde rakip hücumculara yakalandı ancak kimi zaman Tolga'nın performansı kimi zaman stoperlerin yerinde müdaheleleri ve kimi zaman da Eskişehirspor hücumcularının beceriksizliği yüzünden bu pozisyonlar değerlendirilemedi. Maçın bana göre Trabzonspor adına en korkutucu anı Pele'nin frikiğinde yaşandı. İnanılmaz sertlikte gelen şutu Tolga güçlükle çeldi ve dönen topu iki Eskişehirsporlu arasında Colman kornere attı. Son on dakika tam anlamıyla bir rus ruleti haline dönüştü. İkinci yarıda oynadığı hemen hemen tüm maçlarda tek bir özel hareket yapan Jaja'ya bu şans bu kez iki kez geldi. İlkinde Ivesa'nın büyük hatasında oluşan pozisyonda ceza yayı üzerinde kaleyi karşısına alan Brezilyalının ölçüp biçip vurduğu top, az farkla auta giderken, ikinci pozisyonda olağanüstü güzellikte kontrol edip, aynı güzellikte Umut'a servis ettiği topu Trabzonspor'un son 16 maçta 2 gol kaydeden golcüsü (!) Umut Bulut artık kötü kaleci olarak rahatlıkla ismini anacağım, Ivesa'nın üzerine vurdu.

Tolga'nın burnunun kırıldığı pozisyonla son dakikaya kadar iyice soğuyan oyuna Yattara, Pawel ve Barış Ataş takviyeleri yapan Şenol Güneş'de çare bulamayınca maç başladığı gibi golsüz sona erdi.

O buna yatmış, bu buna oynamış saçmalıklarına girmeyeceğim fazlaca. Direnmenin şerefsizlik olarak addedildiği ülkemizde ben elinden geleni yapan, futbol kuralları içerisinde sertlikte bulunan, Trabzonspor'a gayet güzel cevap veren Eskişehirspor'u ''dik duruşundan'' dolayı kutlarım. Maçtan önce ''.bne Trabzon olamazsın şampiyon'' diye bağıran, maç sonunda ise ''En büyük Fener'' diye slogan atan Eskişehirspor taraftarının davranış biçimi de beni en ufak şekilde rahatsız etmedi. Ne olursa olsun şampiyonluk yolunda ilerleyen bir takımın dün akşamki maçı kazanması gerekiyordu.

Eskişehirspor'dan başlayayım. Öncelikle Bülent Uygun'u tebrik ederim. Trabzonspor takımını en iyi analiz eden hocadır bana göre lig başından bu yana. Kaliteli bir teknik direktör olduğu su götürmez. Yani sezon başından beri yapılmayanı yapmak ve neredeyse orta çizgiyi geçmeyen ancak Trabzonspor'un kalbi konumundaki Selçuk'a markaj uygulatmak çok akıllıcaydı. Her teknik direktör bunu yapmaya cesaret edemez ancak bu konuda kendisine bir sitemim olacak. Keşke Fenerbahçe maçında da Alex de Souza'ya markaj uygulatmayı akıl edebilseydi. Zira o maçın kader anlarında iki güzel asiste imza atan Alex de Souza'nın maç boyunca elinde bir sigarası eksikti. Tek tek oyuncu performanslarına girersek herhalde Trabzonspor adına maça damgasını vuran oyuncu Burhan Eşer oldu. Sezer'in müthiş slalomuyla getirdiği topa son derece kötü bir vuruş yaparak muhtemel bir golü atamayan eski Diyarbakırspor ve Gençlerbirliği futbolcusu maçın son beş dakikasında girdiği bir başka pozisyonda çarpıştığı Tolga Zengin'in burnunun kırılmasına sebebiyet vererek, muhtemelen bundan sonraki bir iki maça üçüncü kaleci Bora Sevim'in çıkmasını sağladı. Bunun dışında zaten beğendiğim Alper Potuk'u bu maç yine çok beğendim. Şayet Selçuk giderse, bu 19 yaşındaki genç adam Trabzonspor orta sahasının yeni kalbi olabilecek kabiliyette gözüküyor. Gerçi Selçuk gitmese de bana göre Mustafa Pektemek ile birlikte bu sezonun en çok transfer edilmesi gereken iki oyuncusundan birisi. Pele yine çok iyi performans gösteren oyunculardandı. Batuhan neredeyse sahada yok gibiydi. Yine genç stoper Veysel çok sağlam bir performans gösterdi. Yanlız çok amatörce hareketleri var. Dikkatli bir hakem Egemen'le girdiği fiziksel diyaloğa penaltı çalabilirdi.

Trabzonspor'da ise genel olarak öne çıkan bir performans olmasa da, takım diğer maçlardaki temposuzluğu bu maçta da aşamadı. Colman yine iyi bir görüntü sunmazken, orta sahayı Selçuk İnan sırtladı. Serkan'ın yokluğunda kesinlikle sırıtmayan Mustafa Yumlu, stoperler Giray ve Egemen'de oldukça iyilerdi. Asıl işi yapması gereken hücumcular topluca kötüydü. Burak yine ''araştırmacı'' kimliğiyle bir iki pozisyona girsede, asıl ciddi pozisyonları harcayan Umut Bulut oldu. Umut'u başka bir postta incelemek isterim o yüzden geçiyorum. Jaja yine her zamanki gibi ''team work'' anlayışından uzakta, bedeni sahada ancak ruhu başka yerlerde olan bir performans gösterdi. Yine tek hareketini yaptı ancak Umut o pozisyonu gole çeviremedi. Alanzinho vasattı ancak özellikle ilk yarıda ceza alanı çevresinde takımına bir çok duran top kazandırarak görevini bir şekilde yapmış oldu.

Son olarak hakem Bülent Yıldırım'a gelelim. Bana göre çok iyi maç yönetti. Mustafa Yumlu'nun vermediği golünde yüzde yüz faul vardı ve karar doğruydu. Burak'ın vermediği golünde yanıldı çünkü Burak Volkan Yaman'ı düşürecek bir temasta bulunmadı, Volkan arkadan gelen Burak'ın markajını görünce bir anda panikledi ve topu uzaklaştırmak istedi ancak bunu başaramayıp topu ıskalayınca Burak golü attı. Gerçi bu tip pozisyonlarda faul çalmak standart bir karardır. Avrupa'da nasıl işliyor bilmiyorum ama Tükiye'de bu tarz pozisyonlar hep fauldür. Neticede ceza alanı içinde yapılan itiş kakışlarda da çok nadiren penaltı kararları çıkar ülkemizde. Bu da bunlardan birisiydi. Çözülmesi zordu ve hakem kendini kurtaracak kararı verdi. Zaten pozisyonu faul olarakta görmüş olması normal zira Burak'ın da eli kolu fazlaca oynuyordu. Sadece takıldığım tek konu var. Özellikle ikinci yarıda oyun çok durdu. Doğa'nın sakatlandığı ve oyundan çıkana kadar geçen süreç yaklaşık 3,5 dakikaya tekabül etti. Tolga'nın burnunun kırıldığı pozisyonda 3,5 dakika durdu oyun. Sadece bu iki gecikme 7 dakikaya tekabül ediyor. Bunun dışında tam 6 oyuncu değişti. Hadi Trabzonsporlu oyuncular hemen çıktı oyundan ancak sadece Batuhan'ın oyundan çıkarken tribünlerle sevişmesi 1 dakika sürdü. Maç sonuna 4 dakika eklemesi çok enteresan geldi bana. Art niyet aramıyorum ama şu maçın uzatmasının en az +7 olması gerekiyordu. Neden bu kadar üstünde durduğumu ise açıklamama bile gerek yok çünkü Trabzonspor bu yarışa tutunabiliyorsa, bu + dakikaların sayesindedir.

Avantaj Fenerbahçe'ye geçti. Yarın akşam Bucaspor maçında puan kaybetme olasılıkları bana göre yüzde bir bile değil. Geriye kalan dört maçta ise Fenerbahçe'nin sıkı rakipleri var. Yeniden istim üzerinde olan İstanbul Büyükşehir Belediyespor (ki böyle maçlara bayılırlar) arkasından Karabük deplasmanı, sonra içerde ilk yarıda mağlup oldukları Ankaragücü ve son olarak Sivas deplasmanı. Sivas deplasmanı en kolay maç olacak bence. Sebebini söylemeden öyle tahmin ediyorum. En zorlu seri hatta bir ralli ise İBB, Karabük ve Ankaragücü maçları. Fenerbahçe'nin oyun stiline ters birçok oyuncu barındırıyor bu takımlar. İbrahim Akın, İskender Alın, Cernat, Emenike, Sapara vs... Bunları neden söylüyorum, çünkü herşey bitmiş değil. Daha uzun diyebileceğimiz bir yol var önümüzde. Zaten Fenerbahçe bu maçların hepsini kazanırsa ikinci yarıda 49 puan yapar, 16 galibiyet almış olur ve şampiyonluğu hak eder. Ben de kendi adıma kalkar tebrik eder, alkışlarım. Fenerbahçe ile ilgili analizi hafta içinde yapmaya çalışacağım.

21 Nisan 2011 Perşembe

En Önemli Viraj

Fenerbahçe önden girdi ralliye. Galatasaray'ı deplasmanda 2-1 ile geçtikten sonra, arkasından Bursaspor'a kendi sahalarında puan kaptırdılar. Golsüz beraberliğin ardından Eskişehir'e giden sarı lacivertliler, 3 puanı 3 golle alıp, kendi sahasındaki Gaziantepspor maçına çıktı. 90+4'te gelen golle önemli bir virajı dönen Fenerbahçe 2 puan kaybı ve nispeten az hasarla, bu kritik dört maçı 10 puanla tamamlamayı bildi.

Fenerbahçe'nin Bursaspor beraberliğiyle lig liderliğine yükselen Trabzonspor, ardından Fenerbahçe'nin girdiği ralliye girdi. Önce Galatasaray'ı seyircisiz maçta Burak Yılmaz ile geçtiler. Arkasından Trabzon'da Bursaspor'u yine Burak Yılmaz'ın golüyle alt ettiler. Geride Eskişehirspor ve Gaziantepspor maçları var.

Fenerbahçe bu hafta ununu elemiş eleğini asmış Bucaspor ile oynayacak. Son virajda bir tür rejenerasyon idmanı gibi. Trabzonspor'da ralliden sonra İzmir'e gidecek ve rejenerasyon idmanı yapacak. Nefeslenme durağı gibi. Sonrası tufan. Trabzonspor, Bucaspor maçını oynayıp bitirdiğinde ligin bitmesine 3 maç kalacak. Neyse... Bunlar sonraki konular...

Eskişehirspor ligin kaliteli takımlarından birisi. Yetenekli bir teknik direktöre sahipler. Sezona Rıza Çalımbay ile başlayan Eskişehirspor, üst üste mağlubiyetlerin ardından, Bucaspor'dan istifa eden Bülent Uygun'u göreve getirmiş ve istikrarla puan toplayan bir takım haline gelmişti.

Ligin ilk yarısında Trabzon'da oynanan maçta bu iki takım 0-0 berabere kaldı. İstim üzerindeki Trabzonspor'u kilitlemeyi başaran Eskişehirspor neredeyse pozisyon vermeden maçı tamamladığı gibi mutlak alabileceği 3 puan son dakikada Onur'a takılmıştı.

Aslında bu maçta Eskişehirspor'dan çok Trabzonspor'un ne yapacağı ya da neler yapabileceği önemli. Özellikle ligin ikinci yarısından itibaren takımda belirgin bir düşüş olduğu kesin. İlk yarıda elde edilen avantajla işi bu noktaya kadar getirdiler. İkinci yarının neredeyse tamamında oynayamayan Egemen'in dönüşüyle ve Giray'ın yüksek performansıyla (son Bursaspor maçı sezonun en iyisiydi) büyük aksilik olmazsa sezon sonuna kadar stoper kurgusu bu şekilde olacak. Pawel'den beklenen çıkışı yapan ikizi Piotr, sol bek mevkisini Cale'den çalmayı başardı. Eskişehir'de de sahaya onbir çıkması muhtemel. Savunmanın sağında zaten Serkan var. Trabzonspor'un pas yapamayınca bir hayli kırılganlaşan ve direnç kaybeden orta sahası maçın anahtar noktası olacak. Isırmayı bilen, pres yapan Eskişehirspor orta sahasını dişe diş mücadelen çok zeka ile geçmek zorunda bordo mavililer. Jaja ve Alanzinho iki kritik adam. Orta sahadan top taşımaları, zaman zaman çizgilere inmeleri, ara topu atmaları, savunmanın dengesini bozmaları gerekiyor. Bu ikilinin aynı zamanda rakibi çabuk çıkarmamak gibi görevleri var. Sahaya 4-5-1 gibi çıkan ancak Burak ve Alanzinho'nun içeriye devrilen oyunlarının yanında Jaja'nın da ani baskınlarıyla 90 dakikanın neredeyse 50-60 dakikasını 4-2-4 gibi oynayan bordo mavililer bu maçta da Burak'ın sorumluluk almasına çok ihtiyaç duyacak. Son 8 maçta yalnızca bir gol atabilen Umut Bulut'un patlama yapması, ekstra performans göstermesi işi kolaylaştırır.

Eskişehirspor'un 10 numarası olan Sezer bana göre bu sezon 'overrated' bir performans sergiliyor. Beklentileri pek fazla karşıladığı söylenemez. Forvet yokluğunda Trabzon'daki maça santrafor çıkan Serdar Özbayraktar bu takımın dinamosu görünümünde. Ivesa iyi bir kaleci olsa da, zaman zaman çok ciddi hatalar yapabiliyor. Kötü oyundan sonra Fenerbahçe maçında ilk yarı bitmeden oyundan alınan stoper Diego bu maça onbir çıkacak mı bilmiyorum. Bülent Uygun'un sıklıkla kenardan gelmesini tercih ettiği Pele bu maçta bana göre Trabzonspor'un zaten doğru dürüst uygulamadığı pas trafiğini tamamen sekteye uğratabilecek dinamizme sahip.

Trabzonspor buraya gelene kadar çok emek harcadı. Eskişehirspor bu sezona çıkarken Avrupa kupalarını hedefliyordu ancak hedeflerinin uzağında kaldılar. Stressiz ve endişesiz biçimde çıkıp toplarını oynayacaklar. Trabzonspor'un kalan 3 deplasmanının en tehlikelisi bu maç. Es-Es bandosu ve ateşli seyircisini bilmeyen yok. Buradan çıkacak 3 puan şampiyonun rengini çok ama çok net bir biçimde belirler diye tahmin ediyorum. Böyle bir maç oynayacak Trabzonspor...

Skor Tahmin Oyunu 30. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

1. MAÇ: ESKİŞEHİRSPOR - TRABZONSPOR (Cuma 20:00)

2. MAÇ: KAR. KARABÜKSPOR - SİVASSPOR (Cumartesi 15:00)

3. MAÇ: BURSASPOR - MANİSASPOR (Cumartesi 17:00)

4. MAÇ: GALATASARAY - KAYSERİSPOR (Cumartesi 20:00)

5. MAÇ: GENÇLERBİRLİĞİ - KASIMPAŞA (Pazar 14:00)

6. MAÇ: GAZİANTEPSPOR - M.P ANTALYASPOR (Pazar 16:00)

7. MAÇ: İ. B.ŞEHİR BELEDİYESPOR - ANKARAGÜCÜ (Pazar 17:00)

8. MAÇ: BUCASPOR - FENERBAHÇE (Pazar 19:00)

9. MAÇ: KONYASPOR - BEŞİKTAŞ (Pazartesi 20:00)

Skor Tahmin Oyunu 29. Hafta Sonuçları


BU HAFTA PUANLAR:
MELİH KAZDAĞ: 22

FARUK TURUTOĞLU: 16

TOLGA ŞENER: 3

SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 2

HAKAN DEMİREL: 1



GENEL PUAN DURUMU:

FARUK TURUTOĞLU: 342


MELİH KAZDAĞ: 342


SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 329


TOLGA ŞENER: 319


HAKAN DEMİREL: 251

12 Nisan 2011 Salı

Skor Tahmin Oyunu 29. Hafta Tahminleri

TAHMİN EDİLECEK KARŞILAŞMALAR:

1. MAÇ: BEŞİKTAŞ - GENÇLERBİRLİĞİ (Cuma 20:00)

2. MAÇ: ANKARAGÜCÜ - BUCASPOR (Cumartesi 14:00)

3. MAÇ: KAR. KARABÜKSPOR - İ. B.ŞEHİR BELEDİYESPOR (Cumartesi 16:00)

4. MAÇ: FENERBAHÇE - GAZİANTEPSPOR (Cumartesi 19:00)

5. MAÇ: SİVASSPOR - KASIMPAŞA (Pazar 14:00)

6. MAÇ: KAYSERİSPOR - KONYASPOR (Pazar 15:00)

7. MAÇ: ANTALYASPOR - ESKİŞEHİRSPOR (Pazar 17:00)

8. MAÇ: TRABZONSPOR - BURSASPOR (Pazar 19:00)

9. MAÇ: MANİSASPOR - GALATASARAY (Pazartesi 20:00)

Skor Tahmin Oyunu 28. Hafta Sonuçları

BU HAFTA PUANLAR:

MELİH KAZDAĞ: 15

HAKAN DEMİREL: 14

TOLGA ŞENER: 14

FARUK TURUTOĞLU: 4

SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 4


GENEL PUAN DURUMU:

SAMİ ÖZGÜR TÜRER: 327

FARUK TURUTOĞLU: 326

MELİH KAZDAĞ: 320

TOLGA ŞENER: 316

HAKAN DEMİREL: 250

11 Nisan 2011 Pazartesi

Şampiyonluk Çığlığı

Sessiz maçların en güzel tarafı, futbolcuların ve teknik direktörlerin saha içerisinde ne konuştuklarını tam olarak duyuyor olabilmek. Bu kez bir konuşma değil bir çığlık var. Burak Yılmaz'ın çığlığı. Biliyorum Fenerbahçelilere çok antipatik gelen bir çığlık ama bir Trabzonsporlu olarak Burak'ın golden sonra attığı çığlık ve kameraya gidip, ''anneee'' diye haykırması çok duygulandırdı beni. Tüm Trabzonsporlular adına ben söyleyeyim: SENİ DOĞURAN ANAYA KURBAN OLALIM!